Yeni İnsan-Neos Anthropos [Devrimci Marksist Fraksiyon]

Bundan sonra "Yeni İnsan-Neos Anthropos [Devrimci Marksist Fraksiyon]" ismi ile http://uluslararasisinifmucadelesi.blogspot.de/ sayfasındayız.

30 Ekim 2011 Pazar

YETTİ ARTIK !




Destek için imza formu | İmza Listesi



Adına “KCK Operasyonu” denilen garabet zirvesinde, oğlu Cihan Deniz’den 24 gün sonra Ragıp’ı da gözaltına aldılar.
Ayşe’yi gözaltına alamadılar. Çünkü Ayşe’yi çoktan yitirdik. Ama öyle gözüküyor ki, mümkün olsa, onu da tutuklayacaklardı!
Çünkü bu ülkenin sosyalistlerini sindirmeye yönelen “Devrimci Karargâh”, Kürtleri ve onların özgürlük talepleriyle dayanışma içerisinde olanları sindirmeye yönelen “KCK” harekâtları gösteriyor ki iktidar, bu ülkede haksızlıklara “Hayır” diyen herkesi er ya da geç demir parmaklıkların gerisine tıkarak ve mümkün olduğu kadar çok orada tutarak susturmaya, sindirmeye kararlı.
Ragıp Zarakolu… Yayıncı, yazar, insan hakları savunucusu, arkadaşımız, yoldaşımızdır… Ve O, “terör” kavramı ve çağrıştırdıklarıyla ilintilendirilebilecek son kişidir…
Ragıp Zarakolu’nu gözaltına aldılar… Büşra Ersanlı Hoca’nın hemen ardından…
Recep Tayyip Erdoğan’ın cebinde 1400 kişilik bir “tutuklanacaklar” listenin bulunduğundan söz ediyor. Her bir şehit cenazesinin ardından, gerekçe dahi gösterilmeksizin gözaltına alınacak, tutuklanacak, uzatmalı bir yargılama süreci boyunca hücrelerde tutulacak 1400 kişi. İktidarın elinde 1400 rehin.
Boynumuzun borcu olsun: İlan ediyoruz ki, sizler en sonuncumuzu tutuklayana dek bu meydanlarda baskılara, haksızlıklara, hak ihlallerine karşı tepkimizi haykırmaya devam edeceğiz…
En sonuncumuzu aldıktan sonra susturabileceksiniz bu sesi ancak.
O zaman alın “İleri demokrasi”nizi, yakanıza iliştirin.
Bütün muhalif seslerin susturulduğu bir “ileri demokrasi”, olsa olsa bakanlarınızın, bürokratlarınızın, müteahhitlerinizin, ideologlarınızın, “yaka süsü” olur ancak…
İşte bu kararlılıkla ve Cemal Süreya’nın dizeleriyle avazımız çıktığınca haykırıyoruz:
“Biz şimdi alçak sesle konuşuyoruz ya
sessizce birleşip sessizce ayrılıyoruz ya
anamız çay demliyor ya güzel günlere
sevgilimizse çiçekler koyuyor ya bardağa
sabahları işimize gidiyoruz ya sessiz sedasız
bu, böyle gidecek demek değil bu işler
biz şimdi yan yana geliyoruz ve çoğalıyoruz
ama bir ağızdan tutturduğumuz gün hürlüğün havasını
işte o gün sizi tanrılar bile kurtaramaz.”

TUTUKLAMA TERÖRÜNE SON!
YA İNSAN AVINNA SON VERİN YA DA HEPİMİZİ TUTUKLAYIN!
RAGIP ZARAKOLU VE BÜŞRA ERSANLI İLE DİĞER TÜM TUTUKLANANLAR DERHÂL SERBEST BIRAKILMALIDIR!

Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi
İsmail Beşikçi
Sibel Özbudun
Fatime Akalın
Pinar Ömeroğlu
Ulkü Uzun
Recep Maraşlı
TemelDemirer
Mahmut Konuk
Sait Çetinoğlu
Ramazan Gezgin
Attila Tuygan
Necmettin Salaz
Tayfun İşçi
Mehmet Özer
Ahmet Önal
Fatin Kanat
Hüseyin Gevher
Hüseyin Taka
Mustafa Kahya
Bora Balcı
Serdar Koçman
Jan Beth-Sawoce
Sabri Atman
Racho Donef
Erol Özkoray
Jale Mildanoğlu
Murat Kuseyri
Doğan Özgüden
İnci Tuğsavul
Sungur Savran
Şiar Rişvanoğlu
Baskın Oran
Apo Torosyan
Necati Abay
Bilge Contepe
İbrahim Okçuoğlu
Özgür Uçkan
Sarkis Hatspanian
Raffi Hermon Araks
Şanar Yurdatapan
Pınar Sağ
Adil Okay
Kadir Cangızbay
Ayhan Bilgen
Ali Kılıç
Yücel Demirer
Cemil Gündoğan
Deniz Faruk Zeren
Hüseyin Aykol
Mesut Saganda
Silva Özyerli
Erdal Yıldırım
Adnan Yılmaz
M. Hakan Koçak
Esra Çiftçi
Hakan Tahmaz
Yalçın Ergündoğan
Nezahat Gündoğan
Kazım Gündoğan
Barış Ünlü
Cemalettin Cinlikiç
Deniz Türkali
Aygül Erce
Faysal Dağlı
Serge Avedikian
Fehmi Erbaş

29 Ekim 2011 Cumartesi

Bir Sömürge’den Diğer Sömürge’ye Mektup: TC’nin İki Sömürgesi: Kürdistan ve Kıbrıs! Kimin sınırından kim sınır dışı edilmiştir?

Enternasyonalist Dayanışma

Bu bildiri bir “kınama” bildirisi değildir. Bir hatırlatma, yeniden dile getirme metnidir. Kürt ve Kıbrıs sorunlarının bugün nasıl iç içe geçtiklerini inkâr eden Kıbrıslılara ve görmezden gelen Kürtlere gösterme çabasıdır. Politikayı enternasyonal bir perspektifle yürütmenin bir zorunluluğudur bu bildiri!

KKTC’den Kürt öğrenciler, ülkücü faşistlerin taşkınlıkları sonucu Kürt oldukları için sınır dışı edildi. Burada tüm sorumluluk TC devletinindir. Misak-ı Milli, Yeşil Hat’ta, yani Lefkoşa’nın ortasında biter; KKTC ise adı konmamış bir sömürge ilidir. Hal böyleyken olanlardan KKTC’de bir makamı sorumlu tutmak sadece hedef şaşırmaktır. Bu sınır dışılar sömürgeci politikanın bir parçasıdır. Kıbrıslıların Kıbrıs’ta özerk bir politika alanı, ya da ciddiye alınır bir kurumsallığı yok ki kınansın ya da karşı uygulamaya tabii tutulsun. Sömürgecinin sözü Kuzey Kıbrıs’ta muteber olandır, ağızdan çıkan söz yasadır. Bu süreçte Kürt öğrencileri kıskaca alan KKTC Polisi’nin Türk Ordusu’na bağlı olduğunu söylemekte fayda var. Kısacası ipler tümüyle Türk Devleti’nin elindedir.

İnsan haklarına dayalı bir söylem ancak uluslar arası hukukun ve sözleşmelerin yerle bir edildiği koşullarda değil, işgalin yarattığı insani yıkımın ortadan kalktığı bir zeminde karşılık bulur. Bir yanı insan kaçakçılığı diğer yanı sınır dışılar olan işgal altı durumu bitmeden var olan sözleşmelerin yerinde sömürgecinin sözü vardır. İşgal eden ülkenin vatandaşları, işgal altındaki ülkeden sınır dışı ediliyorsa, bundan işgal edilenler mi, yoksa işgalci mi sorumlu tutulmalıdır: Sorumlu işgalci-sömürgeci Türk Devleti’dir! Yaklaşık bir senedir yeniden yapılanmasını hızlandıran faşist hareket, spor ambargolarından Kürt sorununa her fırsatta sokağa dökülerek Türk Devleti’nin çıkarlarının Kıbrıs’taki bekçisi olduğunu göstermektedir. Bu palazlanmanın önünü açan TC burjuvazisinin sınıf işbirlikçisi yerli yöneticiler ise bu süreçte “büyüklerine” şirin gözükmek derdindedirler. Hem TC Devleti’nin hem de kuklalarının sahnesini dağıtmadan ne Kürt Kürt olabilir ne de Kıbrıslı Kıbrıslı olabilir!

Bu bağlamda, BDP Urfa milletvekili İbrahim Binici, Kuzey Kıbrıs`tan 16 öğrencinin sınır dışı edilmesiyle ilgili soru önergesi vermiştir ve sormuştur: “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ihlâl edilerek öğrencilerin topluca sınır dışı edilmesine karşı KKTC aleyhine bir yaptırım uygulamayı düşünüyor musunuz?”

TC, kendi kendine karşı yaptırım mı uygulayacak! Kendi talimatıyla hareket eden memurlarına ceza mı verecek! Yoksayılan iki coğrafyanın, Kürdistan’ın ve Kıbrıs’ın, yan yana düşen onlarca ortak sorunu ve ortak mücadele alanı varken, bu durumu görmezden gelenler için sınır dışılar hatırlatmadır: Kimin sınırından kim sınır dışı edilmiştir!

Kürdistan’da savaşın yükseldiği günlerde Kıbrıs’ta da doğal gaz krizi vesilesi ile savaş naraları atan TC devleti varken, kısacası Kıbrıs TC’nin arka bahçesi iken, TC’nin karşı yaptırım uygulamasını beklemek Kuzey Kıbrıs’ı bağımsız bir alan saymaktır! Kıbrıs’ı bilmemektir… TC, Kuzey Kıbrıs’ta işgalci iken, Kıbrıs’ta uluslar arası hukuktan bahsetmek bir yana, Kuzey Kıbrıs’ta geçerli olan tek yasa, TC devletinin sözüdür. Sınır dışıların hesabı sorulacaksa, doğru adrese sorulmalıdır: Türk Devleti’ne! Geçmişte, 90’larda Karpaz’da Kürt köylerini ablukaya alarak, Kürtleri gemilere bindirip Türkiye’ye geri gönderen de Türk Ordusu idi. Köy boşaltmalar Kürdistan’dan sonra Kıbrıs’ta da sürdü…

BDP’den enternasyonalizm adına rica ediyoruz. Kıbrıs’taki Kürtlerin ve Kıbrıslıların daha huzurlu yaşaması için bir de şunu sorsunlar Tayyip Erdoğan’a: “Türk Devleti’nin Kıbrıs’ta ne işi var?”