Geçtiğimiz 7 Nisan’da Kıbrıs’ın kuzeyinde üçüncü kez bir genel grev yaşandı, meclis önünde eylem yapıldı. Bu son eylemin anlamını, Kıbrıs’ın kuzeyindeki güçlerin pozisyonunu ve geleceğin olasılıklarını Kıbrıs’ta Enternasyonal Dayanışma adı altında faaliyet gösteren akımdan Aziz Şah ile konuştuk.
Gerçek: En son yapılan 7 Nisan eylemini nasıl değerlendiriyorsun? Daha önce yapılan eylemleri de göz önüne alırsak, bu eylemi onların arasında nasıl bir yere yerleştirirsin?
Aziz Şah: Kıbrıs’ta kendiliğinden gelişen bir süreç vardı 28 Ocak, 2 Mart ve 7 Nisan genel grev ve eylemlerinde. Biraz da Türk devletinin sömürgeci saldırıları ve müdahaleleri sonucu kitleselleşti. Bu sürece müdahale edebilecek güçlerin yoksunluğu ve Sendikal Platform’un da çok başlı oluşu 7 Nisan’da bekleneni ortaya koydu: Süreç iflas etti! Sürece müdahale edemeyen sendikal-siyasal güçlerin özeleştiri vermemeleri bundan sonrası için de başarısızlık getirecektir. Bu sürecin 7 Nisan’la düşüşe geçeceği, daha 2 Mart’ta belliydi. 25 Nisan’da rejim partilerinin (CTP ve TDP) düzenlediği mitingin başarısız geçmesine de eminim “kıs kıs” gülmüştür müdahaleci olamayan sendikal-siyasal güçler. Ama ortada CTP ve TDP’nin başarısızlığından çok kitlenin parçalanması ve yılgınlığı söz konusu.
Diğer taraftan 7 Nisan’a daha önceki genel grevlere hazırlanır gibi de hazırlanmadı sendikalar. Bunun çeşitli nedenleri var, örneğin KTÖS Genel Kurulu ve Brüksel sarhoşluğu. Ortada bir baştan savma sözkonusu: Bir yanıyla kitle usanmıştır, diğer yanıyla ise sendikal bürokrasi ne yapacağını bilmemektedir. İşgal rejimi geri adım atmadığı sürece bir başarı elde edemeyerek, bu kısır döngü içinde mücadele sıkışıp kalmaktadır.
G: Siyasi partilerin sendikaların başlattığı hareketten koptuğu ve Türkiye devletine karşı muhalefet etmekten vazgeçtikleri yönünde duyumlar var. Bu konuda neler söylemek istersin?
A.Ş. : Bu noktada hareketin niteliği önemli. Anti-kapitalist talepleri olan ve özünde sömürgecilik ve işgal karşıtı bir hareketi mevcut siyasal partiler sağa çekmek için uğraşır. Bu yüzden Sendikal Platform, en başından partilerle mesafeyi korudu. Bunun karşısında da şöyle bir tespitte bulunabiliriz ki “sol” düzen partileri TDP ve CTP kendi burjuva blokunu oluşturmak için çaba içerisindedir. Kıbrıs Türk Ticaret Odası’na yönelmeleri ve çağrılarda bulunmaları bunun göstergesidir. Sendikal Platform karşısına liberal bir blok ile çıkmaktadırlar. Sendikal Platform’un içerdiği unsurların farklılığı da göz önünde bulundurulursa sürecin içerdiği tehlikeler anlaşılabilir. Bir tarafta parçalı bir sendikal blok, onun karşısında ise liberal sol blok.
G: Kıbrıs muhalefetinin güçlü eylemleri sonucunda Kıbrıs meselesi Türkiye'de konuşulmaya başlandı ve olumsuz ithamlarla da olsa bir muhalefetin varlığının kabulü noktasına gelindi. Bundan sonraki sürecin gelişimini nasıl görüyorsun? Bundan sonra yaşanabilecekleri, özellikle Kıbrıslı emekçiler açısından değerlendirebilir misin?
A.Ş: Bu süreçte Türkiye solu ve işçi örgütleri ile güzel bir ilişki içerisine girdik. Gerek sendikaların gerekse devrimci örgütlerin Kıbrıs’la oluşturdukları dayanışma anlamlıydı. Kaldı ki TC’nin bir sömürgesi olan Kıbrıs’ta, Türkiye işçi sınıfından ve Kürt halkının mücadelesinden soyut bir mücadele bizim kurtuluşumuzu mümkün kılamaz. Enternasyonalizm, kavram olmaktan çıkıp pratikte işler hale geldiği zaman anlamlıdır ve bu süreçte özellikle DİP’le, Deri-İş sendikasıyla ve İzmir Sendikalar Birliği ile geliştirdiğimiz devrimci dayanışma bu noktada önemlidir.
Kıbrıs’taki mücadelede bundan sonraki önemli tarih 1 Mayıs’tır. Mitingleştirilmiş bir eylem bekliyor bizi. Geçen yıllarda Kıbrıs’ta ortak 1 Mayıs kutlanırdı, tüm Kıbrıslılar birlikte. Bu 1 Mayıs’ın ayrı kutlanması ayrıca olumlu ve olumsuz durumlar içermektedir. Bu 1 Mayıs’ın 7 Nisan’ın devamı niteliğinde tasarlandığı açık. Ve fakat 7 Nisan’dan daha güçlü olamayacağı da açık.
Bundan sonrası için önemli olan, bizim 28 Ocak’tan beridir savunduğumuz ve Sendikal Platform’un da bir tehdit olarak dile getirdiği Süresiz Genel Grev’in hayata geçirilebilmesidir. Sendikal Platform’un söylediği kadarıyla, eğer herhangi bir “Göç Yasası” maddesi mecliste görüşülürse Süresiz Genel Grev’e gidileceğidir. Telekomünikasyon ve Elektrik sektörlerinde hazırda bekleyen bir sınıf taaruzu var: Özelleştirme! Şu anki haliyle sendikal-siyasal güçler bu sınıf taaruzuna karşı duramaz. Süresiz Genel Grev’in yalnızca bu sektörlerde değil bütün alanlara yayılarak sendikal-sınıfsal birlik içerisinde direnilmesi şarttır! Kaldı ki özelleştirme saldırısının arkası da var, TC Devletinin sınıf taaruzu genişleyerek ve derinleşerek ilerleyecek. Sendikal-Siyasal Güçlerin şaşkınlıklarını bir kenara bırakıp toparlanmaları gerek. Enternasyonalizmi ise Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nun kapısında değil, Avrupa ve Türkiye işçi sınıfında aramalıdır yoldaşlar…
Tekrardan DİP’li yoldaşlara bu süreçte devrimci dayanışmaları ile yanımızda oldukları için teşekkürler.
*Bu yazı Gerçek Gazetesi’nin Mayıs 2011 tarihli 19. Sayısında yayınlanmıştır.
http://gercekgazetesi.net/index.php/component/k2/item/615-kıbrıs-onemliolan-suresiz-grev
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder