Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın “KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması mümkün olabilir” deyince, Kıbrıslılardan büyük tepki gördü. Geçtiğimiz Cuma günü Ankara’da Kıbrıslı öğrenciler bir protesto düzenlediler. (Bu konuda hakkında bilgi “Haberler” sütunumuzda yer alıyor.) Protesto sırasında okunan bildiriyi aşağıda yayınlıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde, Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği’nden sorumlu Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış, Kıbrıs’ın ilhak edilmesinin bir çözüm opsiyonu olduğunu dile getirmiştir. Bu söylemle, Egemen Bağış ve temsilcisi olduğu AKP hükümeti Kıbrıslı Türklerin iradesini tekrar yok sayarak sömürgeci geleneklerini devam ettireceklerini belirtmişlerdir. Bizler, ilhakın Kıbrıs için bir çözüm modeli olmadığını ve bunun top yekün bir sömürgecilik hareketi olduğunu biliyoruz.
Kıbrıs’ın bütünü , NATO’nun kontrolü altındadır ve bu kontrolü ortadan kaldırmak isteyen her girişim, karşısında sadece Türkiye’yi değil, Yunanistan’ı, İngiltere’yi ve genel olarak NATO’yu bulacaktır. Bu yüzdendir ki, bugüne kadar müzakere masasında görüşenler şoven ve NATO’nun çıkarlarına aykırı davranmayan kişiler olmuş, bugüne kadar bize dayatılan barış ve çözüm planları, tepeden belirlenen ve halkların iradesine dayanmayan planlar olmuş, hiçbir planda İngiltere’nin askeri üslerine dokunulmamıştır. NATO’nun batmayan uçak gemisidir Kıbrıs. Daha geçtiğimiz aylarda, Libya’ya NATO tarafından yapılan müdahalede ilk uçakların Kıbrıs üzerinden kalkması, bunun en güzel örneğidir. Özelde Türkiye ise, 1974 yılından beridir, NATO’nun bir üyesi olarak, Kıbrıs’ı işgal etmektedir. Türkiye, Garanti Antlaşması’ndan kaynaklanan müdahale hakkını kullanarak gelmiş , antlaşmanın ön gördüğü bozulan anayasal düzeni yeniden tesis edip gitmekle yükümlü olduğunu unutmuştur ve tam 38 yıldır Ada’nın %36’sını işgal etmektedir. 1950’lere kadar kardeşçe yaşayan, aynı sokakları, mahalleleri paylaşan insanlar, Kıbrıslı Rum ve Türk şoven milliyetçilerin tahriklerinin ve İngiltere’nin sömürgesi Kıbrıs’ı kontrolü altında tutmak adına izlediği böl ve yönet politikasının sonucunda, NATO’nun genel çıkarları uğruna birbirlerine düşürülmüş ve birbirlerine kırdırılmışlardır. Şimdi de bizleri birbirine kırdıran egemen güçler, dönüp bize bir arada yaşayamayacağımızı söylemektedirler.
Bu ortamda Egemen Bağış, KKTC’nin Türkiye’ye bağlanabileceğinden söz etmektedir. İlginç olan, KKTC bağımsız bir devletmiş gibi davranılmasıdır. TC elçisinin vali gibi davrandığı, Merkez Bankası’nın başındaki memurun TC’li olduğu, Polis ve İtfaiye kurumlarının Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na, GKK’nın ise TSK’ya bağlı olduğu ve başında TC’li bir komutanın bulunduğu, elçilik bünyesinde TC Yardım Heyeti diye ismiyle aşağılayıcı bir yapının bulunduğu ve “güvenlik” adı altında 60 bin TC askerinin konuşlandırıldığı bir yer, yani KKTC, bağımsız bir devlet değil, olsa olsa işgal altında bağımsızlıktan çok uzak kukla bir yönetim olabilir.
28 Ocak 2011 tarihindeki dev mitingden rahatsız olan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıslı Türklere ‘besleme’ demiş ve sonrasında asıl niyetlerini ortaya koyarak ‘Kıbrıs’ta stratejik çıkarımız var’ şeklinde beyanat vermiştir. Oysa Türkiye’nin stratejik çıkarları olan kara parçası, Kıbrıslıların yurdudur. Besleme olarak nitelendirilen Kıbrıslı Türklerin yurtlarında Türkiye sermayesi egemen kılınmıştır. KKTC kumar ve fuhuş cehennemine çevrildiği gibi, Türkiye’nin kara parası da KKTC’de aklanmaktadır. AKP döneminde Kıbrıs’ın kuzeyinde cami inşaatlarına hız verilmiş, toplamda 165 olan okul sayısına karşılık cami sayısı 192’ye çıkarılmıştır. Kıbrıslı Türkleri asimile etmeyi amaçlayan sömürgeci ve işgalci TC devleti Lefkoşa’ya tüm tepkilere rağmen külliye yaptırmaya çalışmakta ve asimilasyon politikalarına, dini asimilasyon alanında hız vermeye çalışmaktadır. Bu politikaların vücut bulduğu sözcük Türkiye’ye ilhak sözcüğüdür.
Egemen Bağış’ın dile getirdiği politikalar, Türkiye’nin yıllardan beridir süregelen işgal ve sömürge politikalarının AKP Hükümeti tarafından da benimsenildiği anlamına gelmektedir. Türkiye’nin tüm karanlık güçleri ve ada üzerindeki egemenler bilmelidirler ki, Kıbrıslı Türkler bu oyunları bertaraf edeceklerdir. Bunun yanında, Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar verecekleri koordineli mücadele ile, adanın tüm emperyalist güçlerden, tüm işgalcilerden, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın ordularından ve İngiltere’nin üslerinden temizlenmesini sağlayacaklardır.
Türkiye’nin KKTC’ye dayattığı tüm sömürge politikalarına ve Kıbrıslı Türklerin yıllar içinde oluşturdukları kurum ve kuruluşların neoliberal politikalara kurban edilip, Türkiye sermayesine peşkeş çekilmelerine asla izin verilmeyecektir.
Bugün Ankara’nın göbeğinden, Kıbrıs’ın tüm sömürgecilerine, Türkiye’ye, Yunanistan’a, İngiltere’ye ve NATO’ya sesleniyoruz. Kıbrıslı Türkler bu oyunları süresiz genel grev dahil her türlü demokratik haklarını kullanarak bozacaklardır. Bu mücadelenin başarıya ulaşmasının en önemli adımlarından biri de,Türkiye solu , Türkiyeli emekçiler ve Kürt Siyasal Hareketi ile dayanışma içinde olmaktır. Mücadelemiz adanın tüm sömürgecilerinden kurtulması içindir. Yaşasın sömürge statüsünden kurtulmuş, anti-emperyalist, anti-kapitalist ve bağımsız Kıbrıs!
Ankara’da Okuyan Kıbrıslı Öğrenciler Girişimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder