8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü aynı 1 Mayıs gibi işçi ve emekçilerin sömürüye ve baskıya karşı çıkışının ve mücadele kararlılığının simgesidir. İşçi sınıfının kendisine dayatılan çalışma koşullarına boyun eğmediğinin göstergesi, örgütlenmenin özgürlük, örgütlenmenin güç olduğunun ilanıdır.
Günümüzden tam 154 yıl önce bir 8 Mart günü Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrindeki dokuma fabrikalarındaki 40 bin kadın işçi kendilerine dayatılan ağır çalışma şartlarına karşı yeter dediler, birleştiler, greve gittiler. 16 saat çalışmaya, düşük ücrete, ağır çalışma koşullarına karşı çıktılar. 10 saatlik işgünü, daha iyi ücretler, kadınlara oy hakkı ve çocuk emeğinin korunması için önlemlerin alınmasını talep ettiler. Zenginliğini işçilerin alınterlerinin sömürüsünden elde edenler bu greve tahammül edemediler. Kolluk kuvvetleri işçilere ateş açtı, kadın işçilerin bir kısmı fabrikalara kilitlendi ve fabrikada çıkan yangında 129 kadın işçi can verdi.
Kanla, canla, emekle yoğrulan bu büyük mücadeledir ki günümüze kadar dünyanın her yerindeki işçileri etkilemiştir. Bu mücadelelerdir ki sahip olduğumuz hakların elde edilmesini sağlamıştır. Bu mücadeleler sayesinde yok sayılan kadın işçilerin sesini tüm dünya duymuş, kadın işçiler “vardık, varız, var olacağız” sloganını dünyanın her yerinde dillendirmiştir.
1910 yılında toplanan 2. Enternasyonal Sosyalist Kadın Konferansı’nda Alman işçi önderi Klara Zetkin’in önerisiyle Amerikalı dokuma işçilerinin mücadelesinin anılması için 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak ilan edilmiş, 16 Mart 1977’de ise Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilmiştir. 8 Mart dünyanın her yerinde işçi-emekçi kadınlar tarafından bir eylem ve mücadele günü olarak kutlanmakta ve kadınların, kadın işçilerin sorun ve taleplerini haykırdıkları, “örgütlüysek güçlüyüz-özgürüz” mesajını verdikleri, baskıya ve sömürüye karşı baş kaldırdıkları bir gün olmuştur.
Kadınlar bugün de iki kez baskı altındadır, iki kez ezilmektedir. İşyerlerinde çalışan kadınlara yönelik ayrımcılık özellikle sendikasız işyerlerinde üst boyuttadır. Kadın işçilere daha az ücret verilmekte, işyerinde psikolojik ve fiziksel taciz ve baskılar yaygınlık kazanmaktadır. Kadına yönelik şiddet artmaktadır. Güldünya, Pippa Bacca ve en son 5 Mart günü Çorlu’da öldürülen Ünzile Çalışkan kadın cinayetlerine örnektir. Türkiye’de günde 5 kadın öldürülmektedir. Aile içi şiddet ülkemizde ne yazık ki oldukça yaygındır. Unutmayalım ki bunlar aile içi meseleler değildir, suçtur. Kadınlar işyerlerinde, sokakta, evde şiddete ve tacize karşı birleşmelidir.
Kadın işçiler ancak örgütlü olurlarsa güç olabilirler, her türlü baskı ve ayrımcılığa karşı durabilirler. Kadın işçiler örgütlü olursa bilinçli olabilir, haklarını savunabilir. Kadın işçiler ancak örgütlü olursa işyerinde ayrımcılığa karşı çıkabilir, emeğinin karşılığını talep edebilir. Kadın işçiler ancak örgütlü ve bilinçli olursa kendisine yönelik her türlü şiddete karşı durabilir. Kadınlar ancak örgütlü olursa toplumda ikinci sınıf vatandaş olmayı reddedebilir.
Bizler 8 Mart’ın tatil ilan edilmesi için, kadın işçiler için eşit işe eşit ücret verilmesi için, kız ve erkek çocuklara eşit fırsat ve imkanların sunulması için, kreş hakkı için ve daha iyi çalışma koşulları için örgütlü mücadeleyi yükseltmeli, sömürüye ve baskıya karşı çıkmalıyız.
Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
Sınıfsal, Ulusal, Cinsel Sömürüye Son!
Birlik-Mücadele-Zafer!
DERİ-İŞ SENDİKASI YÖNETİM KURULU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder