Yeni İnsan-Neos Anthropos [Devrimci Marksist Fraksiyon]

Bundan sonra "Yeni İnsan-Neos Anthropos [Devrimci Marksist Fraksiyon]" ismi ile http://uluslararasisinifmucadelesi.blogspot.de/ sayfasındayız.

10 Mart 2011 Perşembe

Ankara’da Okuyan Kıbrıslı Öğrenciler İnsiyatifi

"Değerli basın emekçileri,

Sözlerime, bugün Kıbrıs’taki İnönü Meydanı’nı dolduran on binlerce insanı selamlayarak ve İkinci Toplumsal Varoluş Mitingi'ne olan desteğimizi belirterek başlamak istiyorum.

Bildiğiniz gibi Türkiye’deki hükümetin, belli medya çevrelerinin ve bazı vatandaşların, Kıbrıslılar için sürekli sordukları bir soru var : ‘’Hem paramızı alıyorlar, hem de isyan ediyorlar, madem sizi besliyoruz, niye isyan ediyorsunuz ?’’

Gerçekten de öyle, madem Kıbrıs halkı Türkiye'den besleniyor, Türkiye sayesinde ekonomisi ayakta durabiliyor, öyleyse bu halk neden isyan ediyor?

Cevap çok açık : Çünkü besleme değil, sömürgeyiz! KKTC’nin gerek ekonomik, gerek siyasi, gerek kültürel, gerek sosyal olarak beslenmediği, tam aksine sömürüldüğü gerçeği Türkiye hükümetlerinin yüzüne vuruldukça, Türkiye hükümetleri de her sömürgeci hükümet gibi öfkeden küplere biniyor. Bugün başta Tayyip Erdoğan olmak üzere en ağır hakaretlerin AKP hükümetinden gelmesi ise, hem Kıbrıs’ta bardağın taşmakta olmasından, hem de AKP’nin hoşgörüsüz ve anti-demokratik bir hükümet olmasından kaynklanıyor.

Biz de, AKP öfkelendikçe ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, KKTC karşısındaki sömürgeci tavrını sürdürdükçe, daha kararlı ve daha kalabalık bir şekilde, haykırışımızı yükselteceğiz : Besleme değil sömürgeyiz !

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü Türkiye KKTC’ye 860 milyon lira gönderiyor. KKTC ise tanınmayan bir ülke olduğundan ve Türkiye ekonomisine bağımlı olduğundan dolayı neredeyse tüm ithalatını Türkiye’den yapıyor. Bu yüzden, KKTC’nin son yıllarda Türkiye’den yaptığı toplam ithalat ortalama 1.5 milyar dolardır. Yani Türkiye’nin KKTC’ye gönderdiği para bir cebinden çıkıp diğer cebine giriyor, üstüne üstlük verdiğinin iki katını geri alıyor. Eski Türkiye Dış İşleri Bakanı Şükrü Sina Gürel’in ‘’Kıbrıs’a 1 koyup 3 alıyoruz’’ sözü hala kulaklarımızda çınlıyor.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü normal şartlarda Türkiye ekonomisinin yükünü çekmesi gereken yüzbinlerce kişi, sistematik ve bilinçli bir şekilde KKTC’ye nüfus aktarımı sonucunda, KKTC ekonomisinin sırtına binmiş durumda. Eğitim ve sağlık gibi KKTC devletinin iki temel harcama noktasına baktığımızda, eğitim ve sağlıkta yapılan harcamaların yüzde 50’sinden fazlasının, Türkiye’den sistematik olarak taşınan nüfusa harcandığını ve bunun küçük KKTC ekonomisi için çok büyük bir yük olduğunu görüyoruz.

Bizler taşınan nüfusa sitem ettiğimizde, Türkiye hükümetleri hemen bizleri ırkçılık yapmakla ve Türkiyeli insanları istememekle suçluyorlar. Halbuki Türkiye’den Kıbrıs’a taşınan nüfusun önemli bir kesimini, ucuz işgücü için Türkiye’den getirilen ve kaçak olarak çalıştırılan işçiler ve onların aileleri oluşturuyor. Kıbrıs’ta acımasızca sömürülen Türkiye kökenli işçiler, çok kötü yaşam koşullarında yaşamak ve ağır bedeller karşılığında çalışmak zorunda kalıyorlar. Hem Kıbrıslı Türk sermayesi hem de Kıbrıs’ta yatırım yapan Türkiye sermayesi, bir yandan Türkiye’den gelen kaçak işçileri sömürüyorlar, diğer yandan bu sömürüye ses çıkaran kesimleri ırkçılıkla suçlayıp, kendi sömürülerinin üstünü örtüyorlar. Bilinmesi gereken şey, sorunun etnik değil, sorunun emek-sermaye çatışmasından doğan bir sorun olduğudur. Bilinmesi gereken şey, sermayenin sevdiği şeyin Türkiye’den taşınan nüfus değil, bu nüfusun sömürülmesinin daha kolay olduğudur. Bilinmesi gereken şey, Türkiye’de Torba Yasa’yı geçiren, Tekel işçilerine saldıran zihniyet ile, Kıbrıs’ta Göç Yasası’nı dayatan, Kıbrıslı Türkleri sömüren zihniyetin aynı olduğudur. Bu zihniyet, etnik köken ayırmaksızın saldırmaktadır, o yüzden mücadelemiz, etnik odaklı değil, emek odaklıdır. Yarım asır önce İngiltere’nin ve egemen sınıfların ‘’böl ve yönet’’ politikalarına maruz kalan ve bunun acısını bugün bile hisseden Kıbrıs’taki halklar, bu kez Türkiye’nin ve yine egemen sınıfların, Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan halkları birbirine düşürme oyununa gelmeyeceklerdir. Bugün Ankara’da, Türkiyeli ve Kıbrıslı insanların bir arada olması, bu bilincin en güzel örneğidir. Dayanışma, halkların zarafetidir.

Besleme değil, sömürgeyiz;

çünkü bunu biz değil, Türkiyeli yetkililer kendileri söylüyorlar. Tayyip Erdoğan Kıbrıs için ‘’stratejik olarak ilgiliyim’’ diyerek sömürgeci tavrını ortaya koymuştu zaten. Öte yandan, Türkiye’nin dış politikasını temsil eden Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, meşhur kitabı Stratejik Derinlik’in 179. sayfasında şöyle diyor : ‘’Kıbrıs meselesinin ikinci önemli ekseni ise bu adanın coğrafi konumunun jeostratejik açıdan taşıdığı önemdir. Bu eksen oradaki insan unsurundan bağımsız olarak, bizatihi hayati önemi haizdir. Orada tek bir Müslüman Türk olmamış olsa bile Türkiye’nin bir Kıbrıs meselesi olmak zorundadır. (…)Türkiye de Kıbrıs ile insani unsur dışında stratejik olarak da ilgilenmek zorundadır.”

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü ‘’Kıbrıs Türkü’nü cezalandırmak lazım’’ diyen Halil İbrahim Akça, Türkiye’nin KKTC Büyükelçisi olarak atanıyor. Atanan elçi değil, Türkiye’nin KKTC valisidir, bunu herkes biliyor.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC’nin Merkez Bankası’nın müdürü bile Türkiye’den atanmaktadır; öte yandan KKTC polisi ve itfaiyesi KKTC’deki sivil yönetime değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlıdır.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC, Türkiye’nin arka bahçesi olarak kullanılmakta, ve Türkiye’de gerçekleştirilmesinin önünde yasal engeller olan kirli işler, zaten tanınmayan ve kimsenin de hesap sormadığı KKTC’de rahatça gerçekleştirilmektedir. KKTC, kumarhane, genelev, uyuşturucu ve kara para aklama mekânı haline getirilmiştir. Türkiye’nin kirli işlerini gördüğü bir yerdir KKTC.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü bizim isyanımız sadece bizi beslediğini iddia eden Türkiye’ye değil, isyanımız Kıbrıs ile stratejik olarak ilgisi bulunan Yunanistan’a da, İngiltere’ye de ve diğer tüm emperyalist devletleredir.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü kendi ayaklarımız üzerinde durup kendi kendimize yetme çabamızın, Turgut Özal zamanında beri nasıl engellenmeye çalışıldığını, Kıbrıslı Türklerin nasıl üretimden koparıldığı ve memuriyete mahkum edildiğini ve bugün AKP’nin neoliberal paketi olan ‘’Göç Yasası’’ ile bu sürecin nasıl had safhaya ulaştığını çok iyi biliyoruz.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü KKTC’yi Türkiye’nin bile tanımadığını; Türkiye’nin, KKTC’nin ihracat yapmasını engellemek ve böylece üretimden kopmasını sağlamak için Mersin Limanı’nı Kıbrıslı Türklere kapadığını, Türkiye’deki futbol takımlarının KKTC’deki futbol takımları ile dostluk maçı bile yapamadığını çok iyi biliyoruz.

Besleme değil sömürgeyiz;

çünkü 28 Ocak’taki 1. Toplumsal Varoluş Mitingi’nden sonra, Tayyip Erdoğan’ın, bağımsız olduğunu iddia ettiğin KKTC’nin cumhurbaşkanına, Türkiye’nin herhangi bir ilinin savcısı gibi davranarak, eylemcileri yargıya sevk etmesi emrini nasıl verdiğini çok iyi biliyoruz.

AKP, kullandığı öfke retoriği, dayatmacı ve baskıcı yöntem ile, Türkiye’deki birçok kesimi kontrolü altına almaya alıştığı için, aynısını Kıbrıslı Türklere ve Kıbrıs’ta yaşayan tüm halklara da yapabileceğini zannededursun, bizler, AKP öfkelendikçe meydanlarda daha da çoğalıp, AKP dayattıkça daha güçlü direneceğimizi beyan ederiz. Bunun yanında, ısrarla vurgulamak isteriz ki, KKTC’nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından bir sömürge olarak görülmesi ve bir sömürge olarak kullanılması, AKP ile başlayan bir durum değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet politikasıdır. AKP sadece bu politikasının bugünkü temsilcidir ve asıl mücadelemiz, Türkiye’nin bu genel sömürgeci politikasına karşıdır. Bunun yanında bizler, verilen mücadelenin etnik olmadığını, bugün bizimle dayanışma gösteren Türkiyeli yoldaşlarımızı örnek gösterip beyan ederiz ve bu vesileyle bize destek veren Türkiyeli dostlarımıza teşekkürlerimizi iletir, bizlerle gösterdikleri dayanışmanın asla karşılıksız kalmayacağını ve onların mücadelesinde bizlerin de yer alacağını belirtmek isteriz. Bizler, Ankara’da okuyan Kıbrıslı Öğrenciler İnisiyatifi olarak, bugün İnönü Meydanı’nda Kıbrıslı Türklerin gösterdiği direnişi bir kez daha selamlar, vesayet altında yaşamaya, emeğin sömürülmesine, aşağılanmaya, adaletsiz ve eşit olmayan ilişkilere, Göç Yasası’na, neoliberalizme her zaman hayır diyeceğimizi beyan ederiz. 28 Ocak’ta Kıbrıs’ta yapılan ilk Toplumsal Varoluş Mitingi’nden gerekli mesajı alamayan Ankara’ya, bu mesajı bugün Ankara’da, kulaklarının dibinde haykırarak, bir kez daha ‘’Bağımsız Kıbrıs!’’ diyoruz!

Ankara’da Okuyan Kıbrıslı Öğrenciler İnisiyatifi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder